”Sana şu öğüdü veriyorum ; başkasıyla gelen mutluluk başkasıyla gidecektir.”
Friedrich Nietzsche | Aforizmalar
Ayrılık kaygısı, birçok kişi için oldukça yaygın bir deneyimdir. Bu durum bir kişinin sevdiklerinden veya alıştığı bir ortamdan ayrıldığında yaşadığı yoğun kaygı ve stres hissidir. Her ne kadar ayrılma kaygısı özellikle çocuklar için sıkça tartışılan bir konu olsa da, yetişkinler de bu kaygıyı deneyimler. Bu ayrılık genellikle bir çocuğun anne babasından ayrılması, sevilen ve güvende olunan yerden uzaklaşması veya bir yetişkinin uzun süreli bir ilişkiden ayrılması durumlarında gözlemlenir. Dolayısıyla ayrılık kaygısı yaşamın farklı aşamalarında her yaştan kişiyi etkiler.
Ayrılık kaygısı bireyin temel bağlanma figürlerinden ayrılma ya da ayrılma beklentisi durumlarında aşırı kaygı yaşamasıdır. Bununla birlikte ayrılık kaygısı her bireyde farklı düzeyde ve farklı şekilde deneyimlenir. Çünkü her bireyin algılama, yorumlama ve anlama biçimi birbirinden farklıdır.
1 – Ayrılma kaygısının oluşumunda nesne ilişkileri etkilidir.
Bağlanılan nesneden ayrıldıktan sonra oluşan stresle başa çıkma biçimi çocuklukta duyguların düzenlemesinde ve güven duygusunu hissetmede ana role sahiptir. Yetişkinlik dönemindeki güvenlik becerilerinin temelleri bakım verenle bebek arasındaki etkileşim ve aktarımla oluşur. Bu nedenle bakım veren kişilerle kurulan ilk ilişkilerimiz daha sonra kurulacak yakın ilişkilerimizin temelini oluşturur. Ergenlik dönemindeki güvenli bağlanmanın temelleri de yine bu dönemde oluşmaya başlar. Ayrılma kaygısı bir çocuğun annesinden babasından travmatik şekilde ayrılmasıyla başlar. İlerleyen yaşlarda aynı kaygı sevgiliyi, eşi, dostu kaybetme korkusu olarak farklı şekillerde yansıtılır. Bu yansıtma yalnız kalmaya, güvende olamama korkusuna karşı bireyin gösterdiği bir direnç halidir. Bu nedenle bakım verenle bebek arasında oluşan bağlanma biçimi önemlidir.
2 – Zayıf güven duygusu kaygıların temelidir.
Yetişkinlikteki güven ve bağlılık duygusunun oluşumu çocukken anne-babaya olan bağlanma ve aktarım biçimine bağlıdır. Bu aynı zamanda güvenlik duygularının temelidir. Güven duygusu sağlıklı gelişmezse güçlü bir bağ oluşturulamadığı için ayrılık kaygısı riski artar. İlerleyen yaşlarda, güvenli bağlanma duygusu tam olarak gelişemediği için, bu bireylerin partnerleri ile olan ilişkisine de yansıyabilmektedir. Örneğin; annesi tarafından terk edilmiş bir erkek birey, ilerleyen yıllarda kadınlar tarafından terk edilmekten korkmaya başlar. Yeni bir duygusal ilişki içerisine girmekte zorlanır. Ya da ilişki devam ederken ‘’ya bir gün giderse’’ korkusu ile yaşayabilir. İnsanlar genellikle uzun süreli ilişkilerin sona ermesi veya boşanma gibi ilişki kayıpları sonucu ayrılık kaygısı yaşayabilmektedirler.
3 – Kaygı ilişkilere doğrudan etki eder.
Bu tür ayrılıklar kişinin kendini yalnız ve hüsrana uğramış hissetmesine neden olur. Bununla birlikte ileri dönem ilişkilerinde çekingen davranmasına, bağlanma güçlüğü çekmesine neden olur. Buradan hareketle, daha önce yaşanan travmatik ayrılık ve terk edilme deneyimleri, gelecekteki ayrılık durumlarında ayrılma kaygısı yaşama olasılığını arttırır. Bu durumda insan güvende hissettiği, konfor alanı olarak kabul ettiği ortamdan ya da güvenli olduğuna inandığı çevreden ayrıldığında ayrılık kaygısı geliştirir. Çünkü birey artık konfor alanından ayrılmış, güvenlik algısı kesintiye uğramıştır.
4 – Ayrılma kaygısının bazı belirtileri mevcuttur.
Ayrılık kaygısı yaşayan bir kişi, çeşitli duygusal, fiziksel ve davranışsal belirtiler deneyimler. Bu belirtiler, ayrılık durumunun türüne (ortamdan, çevreden, kişiden), ciddiyetine ve kişinin yaşına bağlı olarak değişebilmektedir. Ancak yaygın olarak gözlemlenen bazı değişiklikler şunlardır; uykusuzluk veya aşırı uyuma, ayrılık kaygısı yaşayan kişiler arasında yaygın görülen bir belirtidir. Kaygı ve üzüntü uyku düzenini bozar. Bununla birlikte birey duygusal yemek yeme davranışı geliştirir. Ayrılma durumunda, kişi yoğun bir kaygı ve stres hissedebilmektedir. Çünkü birey için güvenli ortam, güvenli kişi, konfor alanının devamlılığı ortadan kalkmıştır. Birey bir sonraki yaşamının nasıl olacağı hakkında güven duygusuna değil, belirsizlik korkusuna sahiptir. Bu duygusal tepkiler, ayrılmadan önce veya sonra ortaya çıkabilirler.
5 – Ağlamak ilk duygusal tepkimizdir.
Bireyler genellikle sevdiği birisinden ayrıldıklarında ilk duygusal tepkileri ağlama nöbetidir. Bu durum, bebeklerden ergenlere kadar farklı yaş grupları için geçerlidir. Ayrılık kaygısı ile birlikte bazı fiziksel belirtiler de gözlemlenebilmektedir. Bu belirtiler arasında baş ağrıları, mide ağrıları, titreme, nefes darlığı, bulantı ve kusma gibi fiziksel belirtiler gözlemlenebilmektedir. İlerleyen zamanlarda yetişkinlerde kaygıya bağlı olarak sosyal izolasyon, içe kapanma ve ilişkilerde geri çekilme gibi davranışsal belirtiler gözlemlenebilmektedir.
6 – Kaygıların çözümü mümkündür.
Ayrılık kaygısıyla başa çıkmak için birçok etkili yöntem vardır. Bu yöntemler, kişinin yaşına ve durumuna bağlı olarak farklılık gösterebilmektedir. Bu yöntemlerin başında duygusal destek gelmektedir. Ayrılma kaygısı yaşayan kişilerin duygusal destek alması önemlidir. Aile üyeleri, arkadaşlar ve psikologlar bu konuda destek sağlayabilirler. Sonrasında ise güven inşa etmek hayati değere sahiptir. Çünkü bağlanmanın temeli güvenden geçmektedir.
7 – Hayatın rutininde değişiklikler yapın.
Birey güvenli bağlandığı nesneden ayrıldığında güven ve bağlanma ilişkileri güçlendirilmişse ayrılık kaygısını azaltmada önemli bir beceri kazanır. Bireylerin bu süreçte başvurması gereken bir diğer yöntem ise hayatında pozitif değişiklikler yapmasıdır. Bu değişiklikler kaygının etkisini hafifletebilmektedir. Yeni hobiler edinmek, sevdiği ve ilgi duyduğu şeylere daha fazla vakit ayırmak, spor yapmak bu değişikliklere örnektir.
8 – Kaygıya neden olan etkenler görmezden gelinmemelidir.
Her yol denenmiştir. Kaygı yönünde olumlu bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda ayrılma kaygısının varlığını sağlayan, anlamlandıramadığımız duygular, altta yatan ve süregelen farklı korkularımız var demektir. Bu durumda profesyonel yardım almak hem ilişkileriniz açısından hem de psikolojik sağlamlık açısından önemlidir. Eğer ayrılık kaygısı ciddi bir soruna dönüşürse, lisans mezunu psikologlardan yardım almak önemlidir. Uygun psikoterapi yöntemi ile, ayrılık kaygısını yönetmek, azaltmak ve başa çıkmak mümkündür.
Sonlandırırken ;
Ayrılık kaygısı her yaştan kişiyi etkileyebilen yaygın bir sorundur ve başa çıkmak zaman almaktadır. Kendinize izin vererek ve iyileşme sürecinin doğal bir şekilde ilerlemesini sağlayın. Ayrılıklar büyük bir duygusal yük taşır. Ancak duygusal destek, güven inşası, pozitif değişiklikler ve profesyonel yardım gibi yöntemlerle süreci öğrenerek, değişerek ve gelişerek geçirmeyi seçebilirsiniz.
Unutmayın, her birey farklıdır ve ayrılık kaygısı herkes için farklı şekillerde ortaya çıkar. Dolayısıyla kaygıya yaklaşımın değiştirilmesi önemlidir.
Bir yanıt yazın