Palyaço Korkusu (Koulrofobi)

Palyaço Korkusu ( Koulrofobi )

Dünya üzerinde yaşayan birçok insan, koulrofobi’den yani palyaço korkusundan muzdarip. Fobimiz olmasa bile, neredeyse birçoğumuz, palyaçoların rahatsız edici olduğunu düşünürüz. Baktığımızda bir palyaço; makyaj yapmış, rengarenk kıyafetler giymiş, çevresindekileri eğlendirmek için çalışan bir insandan başkası da değildir. Palyaçolar kimi zaman doğum günlerinde, kimi zaman tanıtımlarda çocukları güldürmeye çalışan renkli karakterlerdir.

Bunu bilmemize rağmen palyaçolardan korkmamızın altında yatan şey nedir? Neden palyaçolardan korkarız? Bizi rahatsız eden nedir? Palyaço korkusunu nasıl yeneriz? Palyaço korkusu neden kaynaklanır? Bu sorulara yazımızda yanıt arayacağız.

Palyaçolardan korkmamızın temel sebebi, eğlendirmek dışında artık korku filmlerinde korku figürü olarak kullanılmaya başlanmasıdır. Florida Atlantic Üniversitesi’nden Psikolog Elan Barenholtz bu durumu şu şekilde açıklıyor: ‘’İnsanlar, maske gibi bir kişinin yüzünü gizleyen herhangi bir şeyi rahatsız edici bulurlar. Çünkü bu o kişinin kimliğini ve duygusal durumunu anlayabilme yolumuzu da maskeler. Birinin güvenilir olup olmadığını, kızgın mı yoksa mutlu mu olduğunu, tanıdığımız bir kişi olup olmadığını anlamak için ilk olarak onun yüzüne bakarız. Ağır bir yüz makyajı ve sahte bir gülümseme varsa, duyguların çoğunu anlaşılmaz hale getirir.’’

Koulrofobinin detaylarına geçmeden önce palyaçoların ilk olarak nereden geldiğine kısaca değinmek yerinde olacaktır. Büyük bir ayakkabı, rengarenk ağır bir makyaj, renkli giysiler, yani bir palyaçoyu tam bir palyaço yapan yakıştırmalar Joseph Grimaldi adlı kişiden gelir. İşinde iyi olan Grimaldi, ‘’ağlayan palyaço’’ imajını ortaya çıkaran da yine Joseph Grimaldi’dir. Ağlayan palyaço imajının nereden geldiği tam olarak bilinmese de, Grimaldi’nin hayatında yaşadığı trajediler ve kırgınlıklar olduğu söylenmektedir.

Koulrofobi Nedir?

Koulrofobi’nin ne olduğuna geçmeden önce, fobi’nin ne olduğuna kısaca değinelim. Fobi, korkunun günlük yaşamımızı olumsuz yönde etkilemesi ve duygularımızı kontrol edememe durumudur. Fobi kelimesi, Yunan mitolojisinde dehşet tanrısı olarak bilinen Phobos’tan gelmektedir. Her canlı birey olarak bizler, varlığımızı tehdit ettiğini düşündüğümüz uyaranlardan kaçınmak isteriz. Bilincimiz bu kaçınma davranışını korku olarak algılar. Bu algılama sayesinde varlığımızı, yaşamımızı sürdürmemize yardımcı olan savunma sistemimizin bir uyarılır. Bu sistem yaşamımızın devamı için gerekli olan bir savunma mekanizmasıdır. Bu mekanizma yaşamımızı sürdürmemiz için gerekli temel savunma mekanizmamızdır. Korkumuzun kontrolümüzün dışına çıkması durumunda ise bizler kaçınma davranışı yapar, bizi dehşete düşüren olay, uyaran yada kişiden uzaklaşırız. Bu davranış bizi duygusal olarak rahatlatsa da, yine endişe ve korku içinde yaşamaya, her an bir şe olacakmış gibi tetikte yaşamaya devam ederiz. Bu haliyle aslında yaşamımıza hizmet etmesi gereken yeteri kadar korku, yaşamımıza karşı olan kontrol edilemez korku’ya dönüşür.

Koulrofobi ise kısaca palyaçolara karşı duyulan korku durumudur. Koulro kelimesi, Yunanca’da palyaçoların üzerinde durduğu tahta bacağa verilen isimdir. Koulrofobiye yalnızca çocuklarda değil, yetişkinlerde de rastlanmaktadır. Yazının en başında değindiğimiz üzere bu korkunun  temel sebebi yüzün boyalarla kapatılması, insanın normalden farklı şekillerde görünmesi ve yüzün altındaki duyguyu anlayıp değerlendiremiyor oluşumuzdur. İyi de, palyaçoların işi güldürmek ve eğlendirmek değil midir, demiş olabilirsiniz. Fakat beynimiz bizim gibi düşünmüyor olabilir. Beynimizde hali hazırda somut olarak ifade edecek olursak bir çeşit yüz tanıma sistemi mevcuttur. Bu sistem bir insan yüzü ile karşılaştığı zaman onu değerlendirip, kendi varlığına tehdit olup olmadığını, zararlı olup olmadığını analiz edip davranışımıza şekil veriyor. Oysa bir palyaçonun yüzü nasıldır? Abartılı boyalar, düzensiz çizilmiş çizgiler, kocaman kırmızı bir dudak, parlak renkler, kocaman balon gibi kırmızı bir burun. Beynimiz bu görüntüyü tanıyamadığında ‘’tehlike’’ alarmları çalmaya başlıyor. Çünkü karşısında gördüğü yüz kendisinde kayıtlı olan doğal yüzlerle eşleşmiyor.

Psikanaliz Kuramı’nın kurucusu Sigmund Freud, 1919 yılında yazdığı ‘’the uncanny’’ yani Esrarengiz isimli makalesinde, herhangi bir şeyden korkmamızın ve çekinmemizin aynı zamanda ona ilgi duyuyor olduğumuz anlamına geldiğinden bahseder. Tıpkı palyaçolar, tıpkı zombiler gibi. Her ne kadar zombi kelimesi ürkütücü gelse de elbette biz zombi filmi de izlemeden edemeyiz.

1970 yılına geldiğimizde ise Japon robot bilimci Masahiro Mori, Freud’un makalesinden etkilenmiş olacak ki, ‘’Tekinsiz Vadi’’ kavramını türetmiştir. Bu terimin konumuzla alakasını şu şekilde açıklayabiliriz. Robotlar neredeyse gerçek bir insan gibi göründüğünde ve davrandığında insanlar üzerinde robotlara karşı korku ve nefret oluşturacağı varsayımına dayanıyor. Bu hipotez hala bilimsel araştırmaların konusu olsa da bulgulara göre, insana çok benzeyen ama biraz bozulmuş nesneleri gördüğümüzde içgüdüsel olarak ürperme ve korku reaksiyonları gösteriyoruz. Bu korkunun konumuzla olan ilgisi ise palyaçoların yüzündeki abartılı renkler, makyaj ve yüz ifadeleridir. Karşımızdaki kişinin gerçek duygularını okuyamadığımız zaman istesek de istemesek de kaygıya kapılıyoruz.

Koulrofobi Belirtileri ve Tedavisi Nelerdir?

Koulrofobisi olan insanlar, korkularını tetikleyen objelerle, seslerle, görüntü ya da durumlarla karşılaştıkları zaman anksiyete belirtileri göstermektedir. Panik atak yaşandığı zaman ortaya çıkan belirtilerin hemen hepsinin koulrofobi için de geçerli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu belirtilerden bazıları; çarpıntı, yüzde kızarma, titreme, nefes darlığı, ağız kuruması,yutkunma güçlüğü,mide bulanması,bazı durumlarda tansiyon düşmesi ve nadiren de olsa bayılma şeklindedir.

Koulrofobi tedavisi kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Tedavisi için en yaygın kullanılan yöntemler arasında Bilişsel Davranışçı Terapi ve Hipnoterapi bulunmakla birlikte genellikle ilk aşamada bireyi fobisi ile yüzleştirme yöntemi kullanılmaktadır. Yüzleştirme yöntemindeki amaç; bireyin rahatsızlık yaratan, onu kaygı ve kaçınmaya sevk eden durumla, nesne ya da anılarla baş edebilmeyi öğrenmesini amaçlamaktadır. Elbette ki koulrofobi bireyin hayatını ileri derecede etkilemediği sürece psikolojik destek almasına gerek yoktur.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Call Now Button